Posts

Showing posts from May, 2013

TOM AMCA’NIN KULÜBESİ Harriet Beecher Stowe

Olaylar soğuk bir şubat günü başlıyor. Kendisine ait birçok kölesi olan Shelby isimli patron, maddi güçlüklerden dolayı kölelerinden bazılarını satmaya karar veriyor. Aralarında satmak istediği kölelerden birisi, kendisine uzun yıllar hizmet etmiş olan, dürüst, uzun boylu, yakışıklı bir zenciydi. Yüzünde ağır ve ciddi ifade, Afrikalı hatlarını tamamlıyordu. Herkesin, Tom amca diye hitap ettiği bu köle bir kulübede yaşıyordu. Köle tüccarı, Patron Shelby’den, verdiği paraya karşılık bir iki köle daha talep eder. O sırada içeriye Harry adında küçük bir melez çocuk girer. Harry’i aramak için içeri giren annesini köle tüccarı çok beğenir ve onları satın almak ister. Shelby kadını satamayacağını, ayrıca karısının onu çok sevdiğini söyler. Köle tüccarı, o halde çocuğu almak istediğini söyler. Konuşmaları duyan annesi çocuğu da alıp kaçmak ister. Ertesi sabah çocuğuyla birlikte kaçarlar. Tom amca ise karısı ve çocuğundan ayrılarak kendisinin yeni bir patrona satılması için köle tüccarıyla kulü

TREN ESAT MAHMUT KARAKUT

Rıdvan adında genç ve yakışıklı bir delikanlı, Fransa’da bulunan evli bir kadına aşık olur. Bu aşktan kurtulmak için hapse girmeye karar verir ve kendisini 6 ay içerde tutacak bir suç öğrenmek için bir avukata başvurur. Fakat olayla İzzet adındaki avukattan çok, Rıdvan olayı anlatırken onu dinleyen, İzzet’in karısı Nevzat ilgilenir. Rıdvan’ı aksam kendi evlerine yemeğe çağırır. Rıdvan bunu kabul edince onu alıp eve götürür. Evdeyken ilerleyen saatlerde bir telefon gelir ve Nevzat İzzet’in bu gece eve gelemeyeceğini söyler. Rıdvan’ın gitmek istemesine rağmen Nevzat onu bırakmaz ve o gece kendi odasının yanındaki odada kalmasını sağlar. Gece yarısı Rıdvan’ın odasına girer ve onu kendisi ile yatmaya ikna etmeye çalışırken elinde bıçak ile evin uşağı içeri girer. Rıdvan’a saldırır ama Rıdvan onu Nevzat’ın verdiği bir silahla vurur. Katil olmanın verdiği acıyla bilincini kaybeder. Sabah uyandığında Nevzat ona beklemediği bir şekilde iki seçenek sunar. Buna göre ya öldürdüğü adamın cesedini

TÜRK AKINCILARI ENVER BEHNAN ŞAPOLYO

“Tarihini bilmeyen bir toplum yok olmaya mahkumdur” düsturunca, Enver Behnan Şapolyo’nun bu eseri, türk milli tarihini yansıtan çok güzel bir eser. Tarihi çocuk romanı özelliği taşıyan eser, çocuklarımızı tarihiyle buluşturarak, gelecek ile geçmiş arasında bir köprü kurmayı amaçlıyor. Roman, Türklerin Anadolu’ya gelmesini ve burayı Türkleştirmelerini konu edinir. Eser adaleti ve merhametiyle ün salmış bir milletin muazzam yükselişini, vatan sevgisi ana fikriyle bizlere sunmaktadır. Selçuklu Devleti’nin üçüncü devlet hakanı, büyük Türk hükümdarı Alp Arslan, ilk baharın güzelliklerini, görülmedik bir manzarayla yansıtan has bahçesinden saray odasına geçmiştir. Bir süre sonra vezir Nizamülmülk gelir. Nizamülmülk, Alp Arslan’ın şehzadeliği döneminde kendisine öğretmenlik de yapmış olan büyük bir bilgindir. Alp Arslan iri yapılı geniş omuzlu bir yiğittir. Keskin nişancılığı ile tanınır. Aralarında büyüdüğü, Türkmen aşiretlerinden harp sanatını en iyi şekliyle öğrenmiştir. Nziamülmülk hükümd

ZULÜM DAĞLARI AŞAR Rahmi ÖZEN

1910 yıllarında, Osmanlının gide gide küçüldüğü bir dönemde olay cereyan etmektedir. Anadolunun küçük güzel bir köyünde, babasını, eşini ve kardeşini kara düşmanla şavaşırken şehit veren Fatma hanım henüz üç aylık evli olan oğlunu savaşa göndermenin verdiği hüznü ve mutluluğu iç içe yaşıyor. Ağıtlar ince bir ezgiyle taze gelinlerin yiğitlerine hicranları: “Ağamı yolladılar Yemen iline Çifte tabancalar taktı beline Duvağımı takalı onbeş gün oldu Ayrılmak mı olur yeni geline. ” Bu ağıtlar köyün sokaklarından yankılanıyor. ”Yaktı Hocam gelinlerin acıklı ağıtları içimi” Şair diyor ve diyor köyün imamı Abdullah Efendi’ye. Şair ve Abdullah Efendi kolkola takılıp imparatorluğun yaşadığı karanlık günleri düşünerek adım adım yol alıyorlardı. Bir kaç hafta sonra, postacı Ali’ye her zamanki gibi elindeki zarfı muhtara verdi. Zarfta Ahmet’in şehit olduğu ve İtalyanların Bingazi’yi aldığı yazıyordu. Bu sırada Elif bağırarak kahvehaneye geldi. Rüyasında Ahmet’in Şehit olduğunu anlattı. Şair bunu tey

SEFİLLER Victor Hugo

Jan Valjean, yoksul bir köylüdür, ailesini doyurmak amacıyla çaldığı –yalnızca- bir somun ekmekten dolayı kürek cezasına çarptırılmış, defalarca kaçma teşebbüsünde bulunduğundan cezası katlanmış ve on dokuz senelik hapisten sonra inançlarını yitirmiş, topluma öfke ve kin duyarak tahliye olmuştur. Sefil bir halde geldiği “D” kasabasında, kasabanın piskoposundan gördüğü iyilikle aydınlanır ruhu. Hayata ahlak ve fazilet sahibi iyiliksever bir insan olarak yeniden başlayan Valjean, Fransa’nın kuzeyinde ucuz mücevher imalatçılığı yaparak yaşamaktadır şimdi; geçmişini gizlemiş, zenginleşmiş ve herkesin sevgisini kazanıp kasabanın belediye başkanı olmuştur. Valjean’ın gizlediği geçmişten şüphelenen detektif Javert, araştırmaya koyulur ve “D” kasabasındaki hırsızlık olayına kadar ulaşır. Oysa, isim benzerliğinden, bir başkası Jan Valjean’ın yerine tutuklanmış, mesele kapanmıştır. Ne var ki Valjean’ın ahlakı, kendi yerine bir başkasının hapsedilmesine izin vermez. Teslim olur ve yeniden küreğe

YAPRAK DÖKÜMÜ YAPRAK DÖKÜMÜ

0 Ali Rıza Bey, şair ruhlu, içine kapanık, kendi hâlinde dürüst bir insandır. Prensipleri kendi prensipleriyle bağdaşmayan insanlarla çalışmak istemediği için şirketteki memuriyetinden istifa eder; Üsküdar’daki evine çekilir. Ali Rıza Beyin, Şevket isminde bir oğlu ile Fikret, Neclâ, Leylâ ve Ayşe adında dört kızı vardır. Ali Rıza Bey, işten çıktığı sırada oğlu Şevket yüksek maaşla bir bankaya memur olur; evin bütün yükü onun üzerine biner. Şevket, babası gibi iyi yetişmiş, karakterli, namuslu bir gençtir. Ailesine de son derece bağlıdır. Babasının doğruluk ve namus uğruna işten istifa etmesini uygun bulur. Buna karşılık Ali Rıza Beyin hanımı Hayriye Hanım durumdan hiç memnun kalmaz. Bir süre sonra Şevket, Ferhunde adında hafif meşrep bir kadınla evlenir. Eğlenceye düşkün olan bu kadın, birbirinden genç, güzel ve hareketli, asrî olmaya meraklı olan Neclâ ve Leylâ’nın da karakterini bozar. Bir eğlence ve moda düşkünlüğü başlar. Evde sık sık partiler düzenlenir. Evin büyük kızı Fikret, y

SAĞANAK ALTINDA MAHMUT YESARİ

Belkıs ile Nihat evliolmayan fakat birilikte yaşayan bir çifttir. Aralarında epey bir yaş farkı vardır. Fakat Belkıs’ın güzelliği hiç de bu yaş farkını göstermez, aksine üstünü kapatır. Bu büyüklükten dolayı Belkıs,sürekli Nihat’tn şüphelenir. Onun artık eskisi gibi kendini sevmediğini düşünür. Oysa Nihat da aynı duygular içindedir. O,sessiz biri olduğu için Belkıs!a sevdiğini söylemekte zorlanır. Oysa aynı Belkıs’ın kendini sevdiği gibi o da Belkıs’ı çok sever. Perihan ve Sami onların aile dostlarıdır. Bir Pazar günü hep birlikte dışarı çıkarlar. Mecidiyeköyü’ne giderler,eğlenirler. Bu gezinti sırasında Belkıs,Nihat’ı kıskandırmak için hep Sami’yle beraberdir,ona yakındır. Aynı şekilde Nihat da Belkıs’ı kıskandırmak için Perihan’la ilgilenmeye başlar. Aslında ikisi de birbirlerine bozulurlar,sevgilerinden yine şüphe duyarlar. Akşam eve döndüklerinde Belkıs ve Nihat konuşmadan yatarlar. Belkıs bir türlü uyuyamaz ve eski günlerine döner taa gençlik yıllarına: Belkıs,gençliğinde birini s

SİLAHLARA VEDA Ernest M. HEMINGWAY

Teğmen Henry bir gün arkadaşının vasıtasıyla Catherine ile tanışır. Aralarında kısa bir sürede sıcaklık doğar. Henry ilk seferler Catherine’İ sadece yanında hoş zaman geçireceği biri olarak görmektedir. Cephede bulunan Henry sipere girmişti ki onun ve arkadaşının üzerine top memisi düştü. Bunun sonucunda yanındaki arkadaşının bacakları kopmuş ve ölmüş kendisinin ise bir dizi yerinden çıkıp aşağıya kaymıştır. Olayın ardından derhal hastaneye kaldırılır. Catherine olan aşkı her geçen gün artmaktadır. Durumu öğrenen Catherine onu hastanede ziyarete gelir. Henry, Catherine’i görür görmez aşık olur. Daha önceki duygularından farklı duygular hissetmektedir artık. Bu duygu seli ikisini de içine alır ve birbirlerinin olurlar. Kısa bir süre sonra dizinden ameliyat olur. Durumu her geçen gün biraz daha iyi olmaktadır ve cepheye dönme zamanı yaklaşmaktadır. Catherine’nin hamile olduğunu öğrenmesi onu cepheye dönme konusunda kararsız kılmaktadır. Fakat savaş durumunda cepheye dönmemesi onun vatan

ÜÇ KATLI EV Yusuf Ziya Ortaç

Hacı İsmail Paşa emekli bir generaldir. Üç katlı bir evi vardır. Evin birinci katında karısı Teranedil hanımla kendisi, ikinci katında oğlu Cemal ile gelini Cevriye, üçüncü katta da torunları; Bedia, Talat ve Bahaddin oturmaktadır. İsmail Paşa artık iyice yaşlanmıştır. Bir gece torunları arkadaşlarıyla birlikte odalarında eğleniyorlardır. İsmail Paşa, ilerleyen yaşı nedeniyle bu gürültüye dayanamaz. Oğlu Cemal' inde buna kayıtsız kalışına sinirlenir ve yukarıya doğru adımlarla çıkar. Bu arada Cemal odasındadır ve oda bu durumu kaldıramaz ve oda yukarıya çıkar. Baba oğul gelin ve torunları hanım üçüncü katın kapısındadırlar. Ortamı bir sessizlik kaplar. Daha sonra önde Teranedil hanım ve diğer aile üyeleri yatak odalarına çekilirler. Celal, hukuk mezunuydu fakat o siyasete atılmış, şimdiden belediyede üç liraya çalışıyordu. Celal, çoçuklarının bu saygısızlığına daha fazla dayanamayıp yeniden yukarıya çıktı. Fakat siniri geçince tekrar aşağıya indi. Hacı İsmail Paşa, torunlarının dün

ESKİ HASTALIK Reşat Nuri GÜNTEKİN

Züleyha’nın çocukluğu İstanbul’da geçmişti. Annesi ölmüştü. Babası Ali Osman Bey askerdi. Züleyha babasını tanımaya vakit bulamamıştı. Birkaç senede bir İstanbul’a uğrar, yirmi otuz gün ailesinin yanında kaldıktan sonra, tekrar kıt’asına dönerdi. Yusuf ise Ali Osman Bey’in askeriydi. Onunla birçok kere muharebelere katılmıştır. Yusuf daha sonra belediye reisliğine kadar yükselmiştir. Yusuf annesi Enise Hanım ile birlikte Gölyüzü çiftliğinde yaşamaktadır. Züleyha, Yusuf’u babası sayesinde tanımıştı. Bir gün Ali Osman Bey kızına mektubunda: “İstanbul’dan hareketini bana telgrafla bildir. Seni, Yenice istasyonunda beklemeye gelirim. Oradan beraberce Silifke’ye gideriz. ”. Ancak Ali Osman Bey yoğun işlerinden dolayı istasyona Yusuf’u kızını Silifke’ye götürmesi için göndermişti. Bu sayede Yusuf ile Züleyha Yenice istasyonunda tanışmışlardı. Züleyha, Gölyüzü çiftliğine gittikten bir süre sonra babası Ali Osman Bey de geldi. Bu çiftlikte Yusuf annesi Enise Hanım ile birlikte yaşıyordu. Çiftl