ATEŞ GECESİ KİTAP ÖZETİ
Murat Bey Milas’a sürgün gönderildiği gün onu kaymakam bey karşıladı. Kaymakam Murat Bey’i gördüğünde başta şaşırarak
sürgün sen misin çocuğum dedi. Çünkü Murat Bey fiziki görünüşüyle yaşından oldukça küçük gösteriyordu. Kaymakam kısa
bir zaman sonra yanındakileri (Doktor Selim Bey’i, Ceza Reisi Akif Bey’i) Murat Bey’e tanıttı.
Fakat zaman geçtikçe alışmaya başlıyordu. Mahalledeki kızlarında Murat Bey’e oldukça fazla ilgi göstermesi, onun daha
çabuk mahalleye ısınmasında yardımcı oldu. Murat Bey Varvar Dudu adında, kırk yaşlarında dul bir kadının evinde kalıyordu.
Varvar Dudu Murat Bey’i zamanla oğlu gibi sevmeye başladı. Onun üstüne o kadar düştü ki, Murat Bey ‘de Varvar Dudu’yu
annesinden farksız görmeye başladı. Dürüstlüğü, saygınlığı ile tüm mahallenin sevgisini kısa sürede kazandı. Bir gün
kaymakam, Selim Bey ve Murat Bey bir iki kadeh içmeye gittiler. Murat Bey yaşı itibariyle kaymakam ve Selim Bey’den küçük
olmasına rağmen, onlara ayak uydurabiliyordu. Hatta kaymakam, içkininde tesiri olsa gerek Murat Bey’e ‘Murat Bey
çocuğum, diyordu, sen artık yaşın itibariyle olmasada vaziyetin itibar, yle koskoca erkeksin…Beyhude riyakarlık
yapmayalım…’dedi. Bu sırada Murat Bey mahallede çeşitli muzurluklara da başlamıştı. Murat Bey uzun boylu, yeşil gözlü,
yakışıklı bir gençti. Murat Bey önce Stematula isminde bir genç kıza ilgi duydu. Stematula pek güzel olmamasına karşın,
bakışlarıyla insanı büyülüyebiliyordu. Murat Bey’de başta o bakışlara kendini kaptırdı. Stematula’da gözlerini Murat Bey’den
alamıyordu. Stematula gitgide Murat Bey’e aşık olmayabaşladı. Her zaman onu izliyor, sırf onu görmek için günde üç beş kez
Varvar Dudu’nun yanına geliyordu. Fakat zamanla Murat Bey, Stematula’dan soğudu. Onun kendisinin peşinden hiç
ayrılmayışı, sırf kendisini görmek için evine üç beş defa gelmesi Murat Bey’i rahatsız ediyordu. Stematula Murat Bey’i
kıskandığından mahalledeki diğer kızlar hakkında, Murat Bey’e asılsız dedikodular ediyordu. Onlar hakkında yalan yanlış
bilgiler vererek Murat Bey’in onlardan soğumasını istiyordu. Fakat zaman geçtikçe Murat Bey, Stematula’nın asıl yüzünü
amlamaya başlıyordu. Ve zamanla mahallenin neşeli kızlarından birisi olan Rina’ya gönlünü kaptırdı. Rina güzel bir kızdı.
Murat Bey bir akşam Rina’ya kasabanın kilise meydanına hayli uzak bir yerde rastladı. İkisi birlikte mahalleye kadar geldiler.
Ertesi akşam Rina’ya hemen hemen aynı yerde, ikinci kez tesadüf etti. Murat Bey’in o akşam Rina’ya karşı içinde bir şeyler
kaynamaya başladı. Bir gün Varvar Dudu. Murat Bey’in şerefine evlerinde bir ziyafet tertip etti. Herkesi bu ziyafete davet
etti. Yemekte Rina ile Murat Bey hep göz gözeydiler. Stematula bunun farkında idi fakat hiç bir şey yapamıyordu. Ama bir
şey yapmak için fırsat koluuyordu. Bir ara Rina, Murat Bey’bir şey anlatmak istemiş ve sesini diğerlerine işittirmemek istiyor
bir tavırla Murat Bey’e yüzünü yaklaştırdı.
Kasabanın başka taraflarından da bir çok Müslüman ve Yahudi seyirciler geldiği için Kilise Mahallesi her zamandan fazla
kalabalıktı. Stematula Murat Bey’i zorla yortu gecesine götürdü. Yortu gecesi kilise tıklım tıklım dolmuştu. Bir ara Murat Bey’le
Stemaluta bahçeye dolaşmaya çıktılar. Murat Bey bir anda kendisini tanımadığı bir çok kızın arasında buldu. İçlerinde birisi
Murat Bey’in ilgisini çekti. Biraz ileride bir ağaca arkasını dayamış, yüzü dalların karanlığı içinde kaybolmuş, eğlencenin uzak
bir seyircisi kalmaktan başka bir şey istemiyor gibi gir hali vardı. Murat Bey Stematulayı yanına çağırarak ona kim olduğunu
sordu ve Yunanistandan geldiğini öğrendi. Murat Bey onun yanına aşarak tereddüt içinde bir şeyler söylemeye başladı. O
da Runca birşeyler söyleyerek Murat Bey’e cevap verdi. Murat Bey onun Rumca konuşalarından bir şey anlamayarak geri
çekileceği sırada Stematula Murat beyin imdadına yetişti ve ikisi arasında tercumanlığa başladı. Kalabalığın arasında
ilerlerken, kibar matmazelin ona göz ucuyla baktığını yakaladı. Biraz evvel ona karşı bu kadar soğuk bir vaziyet aldıktan
sonra bu bakışın niçin olduğunu anlayamadı. Yakalandığını anlayınca birdenbire gözlerini kaçırması, hatta bunu da kafi
görmeyerek direğin arkasına saklanmak ister gibi bir jest yapmış olması da manalıydı. Murat Bey yortu gecesinden sonra
hep o kibar matmazeli düşünür oldu. Her yerde onun hayallerini görmeye başladı. Murat Bey yerinde duramıyor, mutlaka o
matmazeli birdaha görmek istiyordu. Stematula’ya onun kim olduğunu, onun hakkında daha detaylı bilgi toplaması için rica
etti. Stematula’da Murat Bey’e söz verdirerek onun gerçek kimliğini yani onun bir Yunanlı değil Osmanlılı olduğunu Doktor
Selim Bey’in kardeşi olduğunu söyledi. Aradan bir kaç hafta geçti. Selim Bey Murat Bey’i yemeğe davet etti. Selim Bey’in bu
daveti Murat Bey’i çok sevindirdi.
Murat Bey kendinden, annesinden, babasından bahsediyordu. Bir an Selim Bey, Murat Bey’in anlattıklarına göre, onun
babasını hatırlar gibi oldu. Evet Murat Bey’in babası zamanında Selim Bey’e çok büyük yardımlar yapmış, onu ve ailesini bir
çok kez çeşitli tehlikelerden korumuştu. Bunun üzerine Selim Bey, Murat Bey’i kendisine daha yakın görüyor, ’babanın
zamanında bize çok büyük yararları oldu, artık sen de benim bir kardeşimsin ‘diyordu. Bu duruma Murat Bey çok sevindi. Bu
sayede Selim Bey’in evine sık sık girebilecek Afife’yi daha sık görebilecekti. Zaman su gibi akıp geçiyordu.
Murat Bey’in Afifeye karşı sevgisi gitgide büyüyordu. Murat Bey biraz rahatsızlanınca, Selim Bey onu kendi evlerinde
ağırlamaya karar verdi. Murat Bey biraz çekindi ama Selim Bey ısrar edince kabul etmek zorunda kaldı. Aslında bu Murat Bey
için daha iyi oldu. Kendiside bunun farkındaydı. Bu sayede Afife’yi her gün görebilecekti. Murat Bey’e köşkte bir oda
hazırlandı. Murat Bey’le genelde Afife Hanım ilgileniyordu. Sabah kahvaltılarını yatağına kadar getiriyor, adeta bir çocuk
bakıcısı edası ile Murat Bey’e ilgi gösteriyordu. Bu Murat Bey’inde hoşuna gidiyordu. Bu yakınlık Murat Bey’I Afife Hanım’a
daha da sıkı bağladı. Artık Murat Bey Afife’den başka bir şey düşünemiyordu. Onunla yatıyor, onunla kalkıyor, nereye
baksa onu görür gibi oluyordu. on beş gün aradan sonra Murat Bey yavaş yavaş ayağa kalkmaya başladı. Zaman zaman
Afife Hanım’la bahçeye çıkıp. o küçücük bahçede sanki bir ormanda dolaşır gibi saatlerce dolaşıyorlardı. Bazen Murat Bey
kendini üzgün gösteriyor, Afife Hanım’ın ona neyin var, neden böyle üzgün duruyorsun, yoksa bir derdin mi var demesini
istiyordu. İstediğide oldu. Afife Hanım daha da ileri giderek, sanki kendisini sevdiğini biliyormuş gibi, neyin var, yoksa
aşıkmısın diye sorular soruyordu. Bunun üzerine Murat Bey kendi kendine acaba onu sevdiğimi biliyormu diye düşünüyor,
bazende Afife Hanım’ın sen benim kardeşimsin, bir derdin varsa söyle demesi, Murat Bey’i hayal kırıklığına uğratıyordu.
Günler böylece geçip gitti. Murat Bey’in ayağı tamamen iyleşti ve kendi evine geri döndü. Ama hala Afife’yi düşünüyor, onu
görebilmek için Afife’nin yolunu gözlüyordu.
Uzun bir süre Murat Bey’le, Afife Hanım hiç görüşmediler. Murat Bey’in sürgün zamanı bitti ve İstanbul’a ailesinin yanına geri
döndü. Aradan yıllar geçti ama Murat Bey’in sevgisi asla ölmedi. Murat Bey otuzbeş yaşlarına gelmişti. Afife Hanım bir gün
ansızın İstanbul’a geldi. Selim Bey rahmetli olmuştu. Afife Hanımın Murat Bey’den başka hiç tanıdığı kalmamıştı. Murat Bey!in
annesi zamanında oğluna çok büyük iyilikleri olan Afife Hanım’I çok iyi karşıladı ve tıpkı bir anne şevkatiyle onu bağrına bastı.
Afife ile Murat Bey başta birbirlerine yabancı iki kişi gibi hareket ediyorlardı. Afife Hanım ‘ın yüzünde çizgiler belirmiş, göz
kapaklarının altı morarmaya başlamıştı. Fakat hala eski güzelliğini koruyordu. Birkaç gün sonra Afife Hanım, Murat Bey’le
konuşmak istediğini söyledi. Afife Hanım çok heyecanlıydı. Yıllar sonra Murat Bey’I sevdiğini ona itiraf edcekti. Sonunda
Afife Hanım’da onu sevdiğini söyledi. Yıllar sonra Murat Bey’in istediği şey olmuştu. Ve bundan sonra hiç ayrılmamacasına
birlikte oldular.
Comments
Post a Comment