Posts

Cengiz Aytmatov Bütün Eserleri Özeti

İsmail ve Seyde yeni evlenmişlerdir.Köydeki her genç gibi İsmail de askere gitmiştir; 0ancak İsmail kaçar ve evine geri gelir. Evde kalamayacağını, sadece geceleri uğrayabileceğini,savaş bittikten sonra da uzak bir memlekete gidip orada yaşayacaklarını söyler. Seyde hergün İsmail’in saklandığı yere yemek götürmek, için odun toplamaya gider gibi yapardı.Mevsim kıştı, Seyde çok yorgun düşüyor, yine de her işi yapıyordu.O günlerde tekrar bir kafile istediler askerden ve köyün daha gençleri de askere çağrılıyordu. Cumabay, ismail’in kardeşi, de çağrılmıştı. Son gece sabaha kadar eğlendikten sonra onlar da askere gitti. Totoy Seyde’nin komşusudur ve onun  kocası askerdedir.Postacı Kurman sonbahardan beri ikisine de muktup getirememekten çok üzgündür. Zaten bu iki kadına köy çok acıyordu. Mırzakul köy başkanı idi ve sık sık bu iki kadını ziyarete gelirdi. Önce Totoy’a uğrardı. Seyde Mırzakul’u her görüşünde tedirgin olur, korkuya kapılırdı. Bu onda bir huy, refleks haline gelmişti. He defası

Ümit Dünyası Özeti Şevket RADO

Ümit hayatta vardığınız değil varacağınızı sandığınız en uzak hedeftir.Ona belki    de,çoğu zaman varamazsınız.Ama ümit sizi durmadan o hedefe doğru çeker.Hep onun peşinde gidersiniz.Yorulmazsınız ,çünkü çekiciliği size hayatı  sevdirir.Gözünüzde silindiği,onu kaybettiğinizi sandığınız anlar,hayatınızın en  karanlık anlarıdır. İnsan hayatının bir döneminde mevkiini kaybedebilir.Mevkii kaybetmek de önemli bir  şey değildir.İnsan eğer bir mevkie zorla,iltimasla,kayırma yoluyla oturmamış da hak  ederek oturmuşsa hiç bir şey onu yükselmekten alıkoyamaz. Bu geçici dünyada misafir olarak kaldığımız müddetçe kaybetmemeniz gereken,hep  saklamamız,ruhumuzun bir köşesinde kendisine ufacık da olsa her zaman bir yer  ayırmamız gereken tek şey ümittir.Onu kaybettin mi paranın da,mevkiin de sağlığın  da yerine gelmesine imkan yoktur.Hattâ ümidini kaybeden insanın artık hayatını  korumasının pek değerli bir manası kalmamıştır. Şair “ümmid iledir cihanda her şey “ derken yaşamanın manasını anlatmak  i

Acımak Özeti Reşat Nuri GÜNTEKİN

Zehra kasabanın en tanınan kişisidir.Çok iyi bir öğretmen olup sevilen birisidir.Fakat  geçmişte yaşadılarından dolayı acıma duygusundan yoksundur.Bir gün Maarif Bey  gelip bir mektup verir.İstanbul’dan cağrıldığını ve babasının çok hasta olduğunu  söyler.Ama o bunu kabul etmez .Çünkü küçükken annesinin ,ablasının ve kendisinin  başına gelen bütün olaylar hep onun yüzündendir.Belli bir süre sonra baskıya  dayanamaz.İstanbul’a gitmek üzere trene biner.Trende hep babasının annesine  ,ablasına bağırmasını,sarhoş sarhoş eve gelmesini düşündükçe ona nefreti  artar.Üstelik komşuları olan Necip Bey ve ablasının o kadar iyiliğine karşın onlarlada  kavga etmiştir.İstanbul’a gelipte verilen adrese gittiğinde yaşlı bir adam ve kadın  onu beklerl.Onlar babasının öldüğünü söylerler.Ondan kalan birkaç eşya ve sandık  verirler.Akşam uykusu gelmeyince kutuyu açar.Birkaç eşya ve bir günlük  bulur.Günlüğü okumaya başlar.Günlük babasının ilk memur olduğu yıldan  başlar.Birkaç yerden sonra tayini Diyarbak

TOM AMCA’NIN KULÜBESİ Harriet Beecher Stowe

Olaylar soğuk bir şubat günü başlıyor. Kendisine ait birçok kölesi olan Shelby isimli patron, maddi güçlüklerden dolayı kölelerinden bazılarını satmaya karar veriyor. Aralarında satmak istediği kölelerden birisi, kendisine uzun yıllar hizmet etmiş olan, dürüst, uzun boylu, yakışıklı bir zenciydi. Yüzünde ağır ve ciddi ifade, Afrikalı hatlarını tamamlıyordu. Herkesin, Tom amca diye hitap ettiği bu köle bir kulübede yaşıyordu. Köle tüccarı, Patron Shelby’den, verdiği paraya karşılık bir iki köle daha talep eder. O sırada içeriye Harry adında küçük bir melez çocuk girer. Harry’i aramak için içeri giren annesini köle tüccarı çok beğenir ve onları satın almak ister. Shelby kadını satamayacağını, ayrıca karısının onu çok sevdiğini söyler. Köle tüccarı, o halde çocuğu almak istediğini söyler. Konuşmaları duyan annesi çocuğu da alıp kaçmak ister. Ertesi sabah çocuğuyla birlikte kaçarlar. Tom amca ise karısı ve çocuğundan ayrılarak kendisinin yeni bir patrona satılması için köle tüccarıyla kulü

TREN ESAT MAHMUT KARAKUT

Rıdvan adında genç ve yakışıklı bir delikanlı, Fransa’da bulunan evli bir kadına aşık olur. Bu aşktan kurtulmak için hapse girmeye karar verir ve kendisini 6 ay içerde tutacak bir suç öğrenmek için bir avukata başvurur. Fakat olayla İzzet adındaki avukattan çok, Rıdvan olayı anlatırken onu dinleyen, İzzet’in karısı Nevzat ilgilenir. Rıdvan’ı aksam kendi evlerine yemeğe çağırır. Rıdvan bunu kabul edince onu alıp eve götürür. Evdeyken ilerleyen saatlerde bir telefon gelir ve Nevzat İzzet’in bu gece eve gelemeyeceğini söyler. Rıdvan’ın gitmek istemesine rağmen Nevzat onu bırakmaz ve o gece kendi odasının yanındaki odada kalmasını sağlar. Gece yarısı Rıdvan’ın odasına girer ve onu kendisi ile yatmaya ikna etmeye çalışırken elinde bıçak ile evin uşağı içeri girer. Rıdvan’a saldırır ama Rıdvan onu Nevzat’ın verdiği bir silahla vurur. Katil olmanın verdiği acıyla bilincini kaybeder. Sabah uyandığında Nevzat ona beklemediği bir şekilde iki seçenek sunar. Buna göre ya öldürdüğü adamın cesedini

TÜRK AKINCILARI ENVER BEHNAN ŞAPOLYO

“Tarihini bilmeyen bir toplum yok olmaya mahkumdur” düsturunca, Enver Behnan Şapolyo’nun bu eseri, türk milli tarihini yansıtan çok güzel bir eser. Tarihi çocuk romanı özelliği taşıyan eser, çocuklarımızı tarihiyle buluşturarak, gelecek ile geçmiş arasında bir köprü kurmayı amaçlıyor. Roman, Türklerin Anadolu’ya gelmesini ve burayı Türkleştirmelerini konu edinir. Eser adaleti ve merhametiyle ün salmış bir milletin muazzam yükselişini, vatan sevgisi ana fikriyle bizlere sunmaktadır. Selçuklu Devleti’nin üçüncü devlet hakanı, büyük Türk hükümdarı Alp Arslan, ilk baharın güzelliklerini, görülmedik bir manzarayla yansıtan has bahçesinden saray odasına geçmiştir. Bir süre sonra vezir Nizamülmülk gelir. Nizamülmülk, Alp Arslan’ın şehzadeliği döneminde kendisine öğretmenlik de yapmış olan büyük bir bilgindir. Alp Arslan iri yapılı geniş omuzlu bir yiğittir. Keskin nişancılığı ile tanınır. Aralarında büyüdüğü, Türkmen aşiretlerinden harp sanatını en iyi şekliyle öğrenmiştir. Nziamülmülk hükümd

ZULÜM DAĞLARI AŞAR Rahmi ÖZEN

1910 yıllarında, Osmanlının gide gide küçüldüğü bir dönemde olay cereyan etmektedir. Anadolunun küçük güzel bir köyünde, babasını, eşini ve kardeşini kara düşmanla şavaşırken şehit veren Fatma hanım henüz üç aylık evli olan oğlunu savaşa göndermenin verdiği hüznü ve mutluluğu iç içe yaşıyor. Ağıtlar ince bir ezgiyle taze gelinlerin yiğitlerine hicranları: “Ağamı yolladılar Yemen iline Çifte tabancalar taktı beline Duvağımı takalı onbeş gün oldu Ayrılmak mı olur yeni geline. ” Bu ağıtlar köyün sokaklarından yankılanıyor. ”Yaktı Hocam gelinlerin acıklı ağıtları içimi” Şair diyor ve diyor köyün imamı Abdullah Efendi’ye. Şair ve Abdullah Efendi kolkola takılıp imparatorluğun yaşadığı karanlık günleri düşünerek adım adım yol alıyorlardı. Bir kaç hafta sonra, postacı Ali’ye her zamanki gibi elindeki zarfı muhtara verdi. Zarfta Ahmet’in şehit olduğu ve İtalyanların Bingazi’yi aldığı yazıyordu. Bu sırada Elif bağırarak kahvehaneye geldi. Rüyasında Ahmet’in Şehit olduğunu anlattı. Şair bunu tey