Posts

GENÇLİK ÇIKMAZI NACİ GİRGİNSOY

Rumeli’den göç edip Anadolu’ya gelen Hasan Edip ailesi İstanbul’da Kemal Paşa mahallesine yerleşir. Çok kalabalık olan aile zor günler geçirir. Yazarın babası Kemal Bey’in birinci eşi şeker hastalığından ölür. Arkasından büyük bir matem duyulur. Yazar, ortaokuldan sonra liseyi okumak ister. Ancak şartlar elvermediği için okula gidemez ve bir fabrikaya işçi olarak girer. Kemal Bey, pek çalışmayan birisidir. Bütün yük yazar ile annesinin üstüne kalır. Bir taraftan fabrikada çalışıp parka biriktiren bir taraftan boş vakitlerinde kitap okuyan, yazar arasıra halkevi’ne gider. Çünkü çok okumayı seven birisidir. Biriktirdiği parayla İstanbul’da bir okula yazılır. Bu parayla belli bir süre dayanır ve geri dönmek zorunda kalır. Nitekim umudunu kesmemiştir. Yeniden eski işinden biraz daha kolay olan başka bir fabrikada işçi olarak göreve başlar. Bunalımlı günler geçiren yazar bir ara okumak için giriştiği bu mücadeleyi bırakmayı düşünür. Geçirdiği tüm zorluklara rağmen kendini toplar ve yoluna d

GENİŞ ZAMANLAR Ayşe KULİN

Ayla bir sabah ağır bir baş ağrısıyla kalkar ve hiç birşey hatırlamaz durumdadır. Evin içi dağınık, boş içki şişeleriyle doludur. Evin içinde ondan başka birde Gerry isimli bir İngiliz vardır. Ayla’nın kendisini yavaş yavaş toplamasıyla, Gerry önceki akşam neler olduğunu anlatır. O akşam Ayla aldığı bir telefonla morali oldukça bozulur ve sadece içki içmek ister. Çevresindeki arkadaşları Sally ve David’e de birşey söylemez. Kötü birşeyler olduğunu anlamalarına rağmen üstüne pek gitmezler. Ayla o sabah Gerry ile birlikte olmaktan rahatsızlık duyar. Ayla’nın her sorduğu soruyu nazikçe cevaplar ve bu noktada Ayla o Türk erkeklerinin sert, kızgın hallerini arar olur. Ayla’nın aklına o arada Fatik gelir. Fatikl eve temizliğe gelen bir kadındır. Zehra adında da bir kızı vardır. Zehra, Ayla’nın kocasından ayrıldığından beri Ayla’nın evinde kalır. Ayla onun tüm ihtiyaçlarını karşılar ve iyi bir eğitim almasını sağlar. Fatik kadınların her zaman hor görüldüğünü düşünür. Ona göre kadınlar toplum

En tatlı ve en acı yemek

Bir zamanlar, yaşlı bir kabile şefi kendisinden sonra kabilenin başına geçecek şef adayının ne kadar bilge olduğunu anlamak istedi. Bu sebeple yaşlı şef, genç şef adayına yemeğe gitti. Birinci yemek, dünyanın en güzel, en lezzetli, ikinci yemek ise en kötü ve tatsız yemeği olmalıydı. Belirlenen günde, genç şef adayı yaşlı şefin önüne çok iyi pişirilmiş, harika derecede lezzetli bir inek dili koydu. Çeşitli sebzelerle süslenmiş bu yemek gerçekten çok lezzetliydi. Ertesi gün, genç adam yaşlı şefin önüne en kötü ve lezzetsiz yemeğini getirecekti. Ama genç, yaşlı şefin önüne bir önceki günle tıpatıp aynı yemeği koydu; bu yemek de dilden yapılmıştı! Bunun nedenini soran yaşlı şef, alacağı cevapla yerine geçecek adamın kendisinden daha bilge olduğunu anladı: “Dünyanın en lezzetli şeyi dildir, çünkü hakikati dile getirip insanlann iyiliği bulmasına yardım eder. Doğru sözler başka insanları doğru yola yöneltir ve onları cesaretlendirir. Diller sevgi ve ahenk kelimeleriyle bütün köyümüzü bir ar

BİLGELİĞİN İLK ADIMI

Bir zamanlar, bir delikanlı bir bilgeye talebe olmak istedi. “Bana talebe olmak zordur, korkarım sen bunu başaramazsın” drdi bilge. Ama genç kararlıydı. Kendisinden ne isterse yapmaya hazır ol-ı luğunu söyledi. Bilge de ona manevi yoldaki ilk vazifesini verdi: “Bir yıl boyunca kim seni kızdırmaya çalışsa ona bir lira vereceksinsin.” Genç denileni yaptı ve tam bir yıl boyunca kendisini öfkelendirmeye çalışan insanlara para verdi. Bir yılın sonunda genç, bilgeye geldi ve bundan sonraki vazifesine hazır olduğunu bildirdi: “Önce şehre git ve bana biraz yiyecek al” dedi bilge. Genç yanından ayrılır ayrılmaz, bilge dilenci kıyafetine bürünüp sadece kendisinin bildiği kısa bir yoldan gençten önce şehir ulaştı. Gencin geçeceği yola oturdu ve onu bekledi. Tam genç  yanından geçecekken dilenci ona hakaret etmeye başladı. Baskılarının duyacağı sesle onun ne kadar aptal göründüğünü söyledi ama gençte hiçbir öfke işareti yoktu. Tam aksine: “Ne kadar harika!” diye karşılık verdi genç sakin bir şekil

Gerçek Basittir

Bir gün bilge hırkasını çıkardı ve onunla bir yumurtayı sarıp sarmaladı. Sonra da kasabanın ana meydanına gelip insanların kendi etrafına toplanmalarını istedi. Onlarca, yüzlerce kişi bilgenin çevresini sardı. “Bugün hepinizin katılabileceği büyük bir yarışma düzenliyorum.” diye seslendi bilge. “Kim bu hırkanın içinde ne olduğunu bilirse, onun içindeki yumurtayı ona vereceğim.” İnsanlar birbirleriyle bakıştılar, meraklandılar. Ama kimse bir tahminde bulunmak istemedi. Sonunda kalabalıktan birisi bilgeye şöyle dedi: “Bunu nereden bilebiliriz, bize vahiy gelmedi ki. ‘Bakın, bu hırkanın içindeki şeyin yumurta sarısı gibi sarı bir öbeği var ve yumurta beyazı gibi şeffaf bir sıvıyla kaplı , kolayca kırılabilen bir kabukla çevrili. Hadi bilin bakalım bu hırkanın içinde ne var?” Çevresini saran herkes bilgenin elinde bir yumurta tuttuğunu dü§ünüyordu, ama cevap o kadar besbelliydi ki, hiç kimse o kadar insanın önünde rezil olmak istemiyordu. Öyle ya, o şey ya bir yumurta değilse, bilgenin der

Vaktinden Önce büyümek

 Bir zamanlar bir bilge öğrencileriyle birlikte yolculuk yapıyordu. Yakındaki bir köyde çok zeki bir çocuğun yaşadığını öğrenince o köye gittiler. Bilge, çocukla konuşmak için yanına yaklaştı .ve sordu: “Eşitsizliklerden kurtulmak için bana yardım eder misin?” “Eşitsizliklerden neden kurtulayım ki?” diye cevap verdi çocuk. “Dağları düzleştirecek olursak, kuşlar sığınacak yer bulamaz Nehirlerin ve denizlerin bütün çukurlarını ortadan kaldırırsak balıklar ölür. Köyün delisi, reisiyle aynı yetkilere sahip olur ve kimse ne yapacağını bilmez. Dünya yeterince büyük bırakalım zıtlıklarıyla devam etsin.” Bilgenin öğrencileri bu cevap karşısında hayran kalmışlardı. Köyden ayrılıp yollarına devam ederken birisi şöyle dedi: “Keşke bütün çocuklar o çocuk gibi akıllı olsa!” “Hayatım boyunca, yaşıtları gibi oyun oynamak ve sıradan jşler yapmak yerine dünya üzerine kafa yoran çocuklarla karşıyorum.” diye cevap verdi bilge. “Vaktinden önce büyüyen bu çocukların  hiçbirisi daha sonraki hayatlarında öne

Sevginin gücü

Anlatacağımız  hikaye gerçek bir olaydır, bundan yaklaşık elli yıl kadar önce, Newyork Limanında geçmektedir. Sevginin  gücünün  insanlara  neler yapılabileceği bu  hikayede  çok  net bir şekilde  görülmüştür. Rıhtıma bağlı duran bir gemiye binmekte olan yolculardan biri dört yaşındaki çocuğunun elini nasılsa bırakır ve zavallı kızcağız merdivenlerden yuvarlanarak denize düşer. Geminin rıhtımdan bir metre açılması lazım ki çocuk kurtulabilsin. Zamanın azlığı, geminin manevra yapmasını engeller. Rıhtımda bulunan 130 kişinin var gücüyle gemiye dayanması görünen son çaredir. Gücünü sevgiden alan insan kollarına ihtiyaç vardır. Coşkuyla 260 kol ve elin bir araya gelmesiyle maksat bir anda gerçekleşir ve kız da kolayca kurtarılır…